Türkiye: Sivil Toplum Liderinin Tutuklanması; Keyfi, Cezalandırıcı

Osman Kavala’nın Hapsedilmesi Sivil Gruplara Yönelik Tehdidin Derinleştiğinin Bir Göstergesidir


(İstanbul) – İnsan Hakları İzleme Örgütü (Human Rights Watch), 1 Kasım 2017 tarihli, iş adamı ve sivil liderin hapsedilmesine dair İstanbul mahkeme kararının, Türkiye’nin yargı sistemindeki siyasallaşmaya ve sistemin keyfi niteliğine bir örnek teşkil ettiğini belirtti.

Osman Kavala, babasından devraldığı Kavala grup şirketlerinin başkanı ve kar amacı gütmeyen kültürel bir kuruluş olan Anadolu Kültür’ün kurucusudur. Kavala, topluma etkin katılımı ve de kültürel diyaloğu, barış ve uzlaşmayı ve sanatı destekleyici nitelikteki çalışmalarda etkin olarak yer alması ile tanınmaktadır.  Şu anda, 2013 yılında vuku bulan İstanbul’daki hükümet karşıtı Gezi Parkı protestoları ve 2016 yılında gerçekleşen darbe girişimi ile bağlantılı olarak anayasal düzeni bozma ve hükümeti devirme girişimi şüphesi gerekçesiyle şartlı tahliyesiz ömür boyu hapis cezası hükmü taşıyan bir soruşturma ile karşı karşıyadır.

İnsan Hakları İzleme Örgütü Avrupa ve Orta Asya Direktörü Hugh Williamson, “Osman Kavala’ya karşı olan dava Türkiye’de mahkeme kararlarının ne denli siyasallaştığının utanç verici bir örneğidir” dedi. “Türkiye’nin yargı sistemimin nasıl siyasetçilerin emrinde gibi davrandığını gösteren, savcıların hiçbir kanıta dayanmaksızın saçma suçlamalar ürettiği ve mahkemelerin de buna uyum gösterdiği bir düzene şahit olmaktayız.”

Kavala’ya karşı olan dava aynı zamanda Türkiye’de Kavala gibi insan haklarını ve hukukun üstünlüğü güçlendirmek ve çoğulculuk ve hoşgörüyü geliştirmek üzere girişimlerde bulunan tüm gruplar için dramatik bir sekte teşkil etmektedir. Bu durum, üç ayı aşkın zamandır içeride tutulan 10 insan hakları savunucusunun tahliyesinden birkaç gün sonra meydana gelmiştir. Söz konusu hak savunucuları terörist örgütlere yardımdan yargılanmaktadır ve aynı Osman Kavala gibi kendilerini darbe planlamak, halkı kışkırtmak ve yasadışı silahlı örgütlerle bağlantıda olmakla suçlayan yoğun bir karalama kampanyasına maruz kalmışlardır.

Kavala’yı gözaltında tutmaya dair mahkeme kararı, savcının Kavala’nın “Gezi olaylarının kamuca bilinen yöneticisi ve planlayıcısı olduğu” iddiası ile “doğal olmayan yoğunlukta [Türkiyeli-Amerikalı akademisyen] Henri Jak Barkey ve [15 Temmuz 2016] darbe girişiminin planlayıcısı birtakım yabancı kişiler ile iletişimde” olduğu iddiasına dayanmaktadır. Her iki iddia da güvenilir bir kanıtla desteklenememiştir. Mahkeme kararı, Kavala hakkında medyada çıkmış olan benzer raporları ve kendisine karşı eskiden yürütülen birtakım karalama kampanyalarını tekrar etmektedir.  

Polis, bir web sayfasında yayınlanan raporun ve Kavala’nın iş etkinlikleri ile geniş çaplı sivil çalışmalarını ve çeşitli sivil toplum kuruluşları ile bağlantılarını itibarsızlaştırmaya yeltenen diğer yazıların ardından, 18 Ekim tarihinde Osman Kavala’yı gözaltına almıştır. Gözaltına alınması ile birlikte, hükümete yakınlığı ile bilinen birtakım gazeteler Kavala’yı terörizm finansörü olmak ve darbe tasarlamak ile suçlayan, İstanbul’daki Gezi protestolarından sorumlu tutan ve 2016’daki darbe girişiminde etkin rol oynamakla itham eden manşetler atmışlardır. Açıkça bu suçlamalar, aynı zamanda hala sürmekte olan savcılık soruşturmasının da temelini oluşturmaktadır.

Williamson, “İstanbul’da 10 insan hakları savunucusunun tahliyesinden günler sonra Osman Kavala’nın tutuklanması, hükümetin insan hakları savunucuları ve sivil toplum üzerinde baskıcı zihniyetini sürdüreceğini göstermektedir” dedi. “Kavala davası göstermektedir ki Türkiye’de yargı sistemi derin bir adaletsizliğin aracı haline gelmiştir.”

2 Kasım 2017

İnsan Hakları İzleme Örgütü